Bu blogda, gazete ve dergi yazılarım yer almaktadır. Akademik yayınlar ve makaleler - Yeşil Gazete yazıları

01 Ekim 1999

Acil’den İstanbul Tabip Odası Sağlık Merkezi’ne ve Gölcük Merkez Sağlık Ocağı’na... Anıtpark’ın hikâyesi

17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından İstanbul Tabip Odası gönüllüleri olarak Gölcük Anıtpark'ta kurduğumuz sağlık merkezinin hikayesini Hekim Forumu dergisinin Ekim 1999'da yayımlanan 135. sayısında anlatmıştım. 


Gölcük Merkez’deki Anıtpark sağlık birimi 18 Ağustos Çarşamba akşamı bir grup İzmirli hekim ve sağlıkçı tarafından garnizondan alınan birkaç masa üzerinde ve çevreye üzerinde kırmızı boyayla “ACİL” yazılı bezler asılarak kuruldu(*). Burası Gölcük’ün kent merkezinde garnizonun karşısında bulunan ve Atatürk anıtının da yer aldığı merkez parktı. O sırada çevresi enkazlarla, içi de bu enkazlardan kurtulan insanların yaşamaya çalıştığı derme çatma çadırlarla doluydu. Aynı akşam İstanbul Tabip Odası’ndan toplam 18 kişilik iki ekip de Gölcük Merkez’e 5 km uzaklıkta bulunan Halıdere beldesinde ve Çınarcık’ta birer sağlık birimi oluşturuyorlardı.

Benim de içlerinde olduğum bir başka grup da aynı akşam Gölcük’teydi. Biz bölgeye her yeni gelen gibi kriz masasına uğramış, orada birkaç saat kaybettikten sonra o zamanki sağlık grup başkanının yönlendir(eme)mesi sonucu devlet hastanesine gitmiştik. Devlet Hastanesi (tüme yakını gönüllü)hekim, sağlık personeli ve ambulans kaynıyordu. Sağlık Bakanlığı’nın ‘devlet hastaneleri duruma hakim’ ütopyasının görüntüsüydü bu. Gerçek “kent” ise atom bombası atılmış gibi enkaz, insan, yaralı, ölü ve kargaşa doluydu. O zaman bu olağanüstü durumdan çıkaracağımız binlerce dersten ilkini almıştık. İleri derecede konfüzyonlu bir hasta, kendi sağlığı için nelerin gerektiği, neyi nasıl yapması gerektiği konusunda nasıl bilinçsiz ve iradesizse, felaket durumunun kargaşasını yaşayan bir yerin yetkilileri de (kaymakamdan başhekime, belediye başkanından sağlık grup başkanına kadar)aynı ölçüde bilinçsiz ve iradesiz oluyorlardı. Aynı gece Değirmendere ve Karamürsel’e de uğrayıp İstanbul’a döndük.


Ertesi gün boyunca İstanbul Tabip Odası’nda genel organizasyonla uğraştıktan sonra cuma günü bir başka ekiple (3 hekim, 2 hemşire)Gölcük Merkez’e ulaştık ve Anıtpark’ta o sırada çoğunluğu İstanbul’dan gelen gönüllülerin katılımıyla hekim sayısı 11’e, sağlık personeli sayısı 6’ya ulaşmış olan “Anıtpark Acil”e katıldık. Ertesi gün de organizasyonu günlerdir uyumadan çalışan meslektaşlarımızdan devralarak hem sağlık hizmeti vermeyi sürdürdük, hem de İstanbul’dan hekim akışını sağlayarak ve mekanı daha kullanışlı hale getirmeye çalışarak burayı kalıcı bir sağlık merkezine dönüştürmeye başladık.

İstanbul Tabip Odası’nın Gölcük Anıtpark Sağlık Merkezi’nde ilk günlerde binlerle ifade edilen günlük hasta ve yaralı poliklinik sayısı sonraki haftalarda düşmekle birlikte hiçbir zaman 300-400’ün altına inmedi. Binlerce kişiye tetanos aşısı yapıldı. Buraya getirilen devasa boyutlardaki sağlık malzemesi ve ilaç İstanbul Eczacı Odası adına gelen gönüllü eczacıların günler geceler süren çabalarıyla tasnif edildi ve kullanıldı. Yine bize bırakılan bir seyyar tuvalet, cadde kenarındaki kanalizasyon rögarlarından birine bir mühendis arkadaşımızın yardımıyla monte ettirildi. (Bu, hâlâ Merkez’deki tek umumi tuvalettir.) Anıtpark’ın hikâyesi anlatmakla bitecek gibi değil elbette...

Bölgedeki sağlık hizmeti -zorunlu- sunumu ve -zorunlu- yönetiminde birkaç temel yaklaşıma sahiptik:

1- İlk 2-3 gün acil hizmetler ağırlıkta olsa da, sonraki günler Temel Sağlık Hizmetleri esastır. Sağlık hizmeti yerinde, anında, gerekirse gezici ekiplerle verilir.

2- Gönüllülük esastır.

3- Çevre Sağlığı hizmetleri, hiç olmazsa eğitimi verilmelidir.

4- Bölgede çalışan tüm sağlık ekipleri koordine çalışmalıdır.

5- Nihai olarak bölgenin yerel sağlık örgütlenmesi sağlık ocakları bazında canlandırılmalıdır.

Bu ilkeleri bölgenin kaotik imkanları dahilinde uygulamaya çalıştık. Araç bulduğumuz ölçüde gezici sağlık hizmetlerine çıktık. Askeri hastane ve yabancıların kurduğu seyyar hastaneler de dahil olmak üzere çevredeki hastanelere sevkler yaptık. Anıtpark’ı ve diğer yürüttüğümüz ya da desteklediğimiz sağlık merkezlerini TTB’nin sonraki günlerde Devlet Hastanesi bahçesinde kurduğu Koordinasyon Merkezi’ne entegre ettik. Bölgeye her gün düzenli servislerle hekim gönderdik, Saraylı köyündeki çadırkentte kurulu sağlık birimini yürütmeye çalıştık. Hem kendi birimlerimize hem de bölgedeki ayaktaki sağlık ocaklarına (Bahçecik, Değirmendere gibi) hekim desteği yaptık, aralarındaki ve kendi aramızdaki koordinasyonu sağlamaya çalıştık.

Bölgedeki sağlık hizmetleri sunumundan çekilirken (bu da birden değil tedricen oldu)önce Çınarcık’taki birimimiz kapatıldı, ardından Halıdere’deki sağlık birimini zaten ilk günlerden beri birlikte çalıştığımız ve binası hasarlı olan Halıdere Sağlık Ocağı’na tamamen devredildi. Şu anda bölgedeki ocaklara Sağlık Bakanlığı geçici görevlendirmeyle sağlık personeli hekim ve sağlık personeli yolluyor. Geçenlerdeki son gidişimde buraya yeni atanan bir hekim göreve başlamak üzereydi.

Gölcük kent merkezinde bulunan “Merkez Sağlık Ocağı” ise tamamen yıkılmıştı. Buranın personeli Verem Savaş Dispanseri’nin iki odasında sadece oturabiliyorlardı. Biz bölgeden ayrılırken mekânsal olarak ikisi büyük olmak üzere beş çadır ve üç konteynerden oluşan Anıtpark Sağlık Merkezi’ni çoğu araç gereciyle birlikte sağlık grup başkanlığına devrettik.

Anıtpark’taki sağlık merkezi şu anda “Merkez Sağlık Ocağı” olarak hizmet veriyor.

(*) Dr. İlker Alat, Dr. Tahir Yağdı, Dr. Erman Pektok (Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Uzmanları); Dr. Serhan Yağdı (Pratisyen Hekim) ve Sağlık Memuru İsmail Çakır.

 Hekim Forumu/ Eylül-Ekim 1999 - Cilt:17 / Sayı: 135



Hiç yorum yok: