Bu yazı 26 Mart 2007'de Siyasal Ufuk Hareketi tarafından düzenlenen "gençlik, iktidar, üniversite" başlıklı etkinliklerden birinde verdiğim seminerin notlarıdır.
Yirminci yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olan Ivan
Illich, geniş kitleler tarafından tanınmasına neden olan “Okulsuz Toplum” (Deschooling Society) adlı kitabını
1971’de New York’da yayımladı. Illich’in ortaya koyduğu tüm toplumsal
eleştiriler gibi, toplumun okulsuzlaştırılması düşüncesi de etkileyici bir
fikir olarak heyecanla karşılanmış, ama neredeyse daha ilk okunuşta uygulanması
olanaksız bir teorik duruş olarak kayda geçirilmiştir. Okulsuz Toplum,
Illich’in en çok okunan kitaplarından biri, muhtemelen birincisidir. Illich, zorunlu
eğitimin ve okulların kaldırılması gerektiğini savunduğu Okulsuz Toplum’la
1970’lerdeki alternatif eğitim hareketlerini derinden etkilemiş, ancak kendisi
yaşamını bir eğitim eleştirmeni olarak sürdürmemiştir. Çünkü Illich’i asıl
ilgilendiren, tek başına eğitim değildir. Hatta yaygın olarak sanıldığının
aksine Illich’in eğitime karşı olduğuna dair bir görüşe de hiçbir yapıtında
rastlanmaz.
Illich modern toplumu ve tüketime dayalı endüstriyel sistemi
kuşatan kurumları eleştirir. En azından 1970’lerin ilk yarısında istikrarlı ama
birbirini tekrar etmeyecek bir biçimde okul, hastane, otoyol gibi kurumlar
üzerinden modern endüstriyel sistemi çözümlemiş ve modernleşmenin bireysel
özerkliği nasıl yok ettiğini anlatmıştır. Okul, Illich’in ilk bütünlüklü kitabı
olan Okulsuz Toplum’da ele aldığı modern endüstriyel kurumdur. Aynı şekilde
hastane, Sağlığın Gaspı’nda, otoyollar ve motorlu taşıtlar Enerji ve Eşitlik’te
ele alınır. Okulsuz Toplum’un Türkiye’nin düşünce dünyasında da önemli bir yeri
vardır. Çünkü kitabın Türkçe basım tarihi oldukça erkendir: Haziran 1985.
Ankaralı Birey ve Toplum Yayınları tarafından Tevfik Bedirhan Üstün’ün
çevirisiyle yayımlanan kitap, 12 Eylül sonrası dönemde, Marksist sol dışındaki
alternatif hareketlere duyulan ilgiyi tetikleyen ilk çevirilerden biri olmuştur.
Kitabın yarattığı etki, kısa süre sonra Illich’in “Tools for Conviviality”sinin Şenlikli Toplum adıyla (yani ismi son
derece serbest bir şekilde tercüme edilerek) yayımlanmasına neden olacak kadar büyüktür.
Okulsuz Toplum’un Illich’in eğitim eleştirisinden çok
endüstriyalizm ve endüstriyel kurumlar eleştirisine giriştiği öncü yapıt olarak
okunmasından fayda olduğu söylenmelidir. Bunun için de Illich’in temel
izleklerini bilmek gerekir. Illich’in yaşamı da bu izlekleri anlamak için
üzerinde durulması zorunlu bir zenginlik taşır. Bu nedenle Okulsuz Toplum’a
gelmeden önce Illich’in sıradışı yaşamını, yapıtlarını ve bu yapıtlardaki daki
temel izlekleri göreceğiz.
Viyana’dan Meksika’ya
Ivan Illich 1926’da Dalmaçyalı Hırvat Katolik bir babanın ve
Avustuya Yahudisi bir annenin oğlu olarak Viyana’da doğdu. Fransızca, İtalyanca
ve Almanca ana dilleriydi. Sekiz yaşındayken Sırpça-Hırvatça öğrenmesi gerektiğine
karar verildiğini, ancak bu dil kendisine dilbilgisel bir şekilde öğretildiği
için hiçbir zaman konuşmayı beceremediğini söyler. Okula biraz orda, biraz
burda gitmiştir ve kötü bir öğrencidir. Daha sonraları devam ettiği okulları
hiçbir zaman ciddiye almadığını ve ne öğrendiyse okul dışında öğrendiğini
söyleyecektir. Bununla birlikte önce Viyana’da, sonra Nazi işgali üzerine
1941’de Viyana’dan ayrılmak zorunda kaldığı için gittiği Floransa ve Roma’da
doğa bilimleri, tarih, felsefe ve ilahiyat okumuştur. Doktorasını 1951’de
Salzburg Üniversitesi’nde Toynbee üzerine yaptığı “Tarihsel Bilginin Doğası
Üzerine Bir Araştırma” teziyle vermiştir.
Illich 1950’lerin başında papaz olmak amacıyla ABD’ye gitti
ve New York’ta, o yıllarda kente büyük bir göçmen kitlesi olarak akın etmiş
olan Porto Rikoluların Washington Heights’teki bir kilisesinde hizmet vermeye
başladı. Illich’in kendi dinsel gelenekleri ile katolisizmi birleştiren Porto
Rikoluları tercih etmesi, onlardan çok şey öğrenmesine ve Latin Amerika kültürüne
açılmasına neden oldu. Bu dönemde İngilizce’nin yanı sıra İspanyolca’yı da iyi
düzeyde öğrendi. Illich, biri Latince olmak üzere sekiz dili iyi derecede okuyacak
ve konuşacak kadar biliyordu, yazılarını ise dört dilde yazmıştır (İnglizce,
İspanyolca, Almanca ve Fransızca).
Illich 1956’da Porto Riko Katolik Üniversitesi’ne rektör
yardımcısı olarak atandı. Burada dört yıl kadar kaldı ve 1960’da üniversiteden
uzaklaştırılmasında başpiskoposla düştüğü fikir ayrılığı rol oynadı. Konu,
başpiskoposun doğum kontrolunu savunan vali adayına katoliklerin oy vermesini
yasaklama girişimine Ivan Illich’in karşı çıkmasıydı. Ünivesiteden ayrılınca önce
Fordham Üniversitesi’nde Kültürlerarası Formasyon Merkezi’ni kurdu. Ancak
sonradan bu merkezin Latin Amerika’da olması gerektiğine karar verip otostopla
dolaşmaya ve yer aramaya başladı. Merkezin yeri olarak Meksika’daki
Cuernavaca’da karar kılınca da Kültürlerarası Dökümantasyon Merkezi adıyla
burada yeniden açtı (Centre for
Intercultural Documentation –CIDOC).
CIDOC’un amacı o yıllarda Vatikan’ın Latin Amerika’ya
yönelik olarak başlattığı yeni misyoner akınına müdahale etmekti. Illich bu
merkezi misyoner adaylarının İspanyolca öğrenmeleri ve aynı zamanda gidecekleri
yerlerin kültürlerini öğrenmek ve saygı duymak, kendi sınırlılıklarının farkına
varmak ve görevlerinin bir tür yetişkin eğitimi olduğunu anlamalarını sağlamak
amacıyla kurmuş ve burayı “insanların sahip oldukları cevapları tamamlamak için
değil, kafalarındaki soruları yeniden kurmak için devam ettikleri özgür bir
kulüp” olarak tanımlamıştı.
CIDOC her yıl yüzlece misyonerin gelip gittiği, Illich’in
ünü yayıldıktan sonraki yıllarda da dünyanın her yerinden kişilerin ziyaret
ettiği bir yer haline geldi. Bu merkezin Vatikan’ın amaçlarıyla ters düşen
yapısı Illich’in kiliseyle başının derde girmesine neden oluyordu.
Illich 1960’ların sonlarında Vatikan’da sorgulandı ve
CIDOC’dan ayrılması istendi. Illich bunu kabul etmedi, ancak Katolik
kilisesinden çıkarılması ihtimaline karşı 1969’da tüm resmi görevlerinden ve
papazlıktan ayrıldı.
Illich ayrıca Paolo Freire ile birlikte Brezilya’nın
Petropolis kentindeki benzer bir merkezin kurulmasına da öncülük etti. 1967’de
Brezilya’daki merkezden çekildi, CIDOC da 1976’da kapatıldı. CIDOC’un
kapatılmasında temel etken misyoner akınının yavaşlaması ve merkezin kuruluş
işlevini yitirmesiydi. Ancak bu kararda Illich ve arkadaşlarının CIDOC’un kurumsallaşmasını
istemeyişlerinin de etkisi vardır.
CIDOC’un ardından Illich zamanını Meksika, ABD, Almanya ve
Asya’nın çeşitli ülkelerinde dolaşarak, araştırma yaparak, yazı yazarak ve
konuşmalar yaparak geçirdi. Penn State Üniversitesi ve Bremen Üniversitesi
düzenli ders verdiği yerler oldu. Ama Porto Riko’dan sonra Illich hiçbir
üniversitede kadrolu öğretim üyeliği yapmadı.
Okulsuz Toplum’dan
Metnin Bağları’na
Ivan Illich’in ilk kitabı olan Celebration of Awareness: A Call for Institutional Revolution 1970
yılında Erich Fromm’un sunuşuyla yayımlanmıştır. Bu, Vietnam savaşını protesto
eden yazılardan Latin Amerika’da katolik kilisesinin yapmak istediklerinin
eleştirisine kadar değişik yazıların toplandığı bir seçkidir. Okul ve kalkınma
eleştirisinin ilk örnekleri bu kitapta görülebilir.
Illich, 1970’lerde birbiri ardınca yayımlanan dört kitapla
modern toplumu kuşatan endüstriyel kurumların radikal bir eleştirisini
yapmıştır: Okulsuz Toplum (Deschooling
Society - 1971), Şenlikli Toplum (Tools
for Conviviality - 1973), Enerji ve Eşitlik (Energy and Equity - 1974) ve Sağlığın Gaspı (Limits to Medicine - Medical Nemesis: The Expropriation of Health -
1976). Illich bu kitaplardan Şenlikli Toplum’da genel bir toplumsal eleştiri
yapar. Diğer kitaplarında ise modern toplumdaki eğitim, motorlu taşıtlar
ağırlıklı olmak üzere enerji kullanımı ve tıbbi bakım üzerine kurumsal
eleştirilerini geliştirmiştir. Okulsuz Toplum’daki düşünceler üzerine
yazılardan oluşan 1973 tarihli “After
Deschooling, What?”da da Illich’in kitapla aynı adı taşıyan bir yazısı
vardır.
Illich’in 1970’lerin sonları ve 1980’lerin ilk yıllarındaki yazılarının
toplandığı kitaplar bu dört kitabındaki düşüncelerin geliştirilmesinin yanı
sıra profesyonellerin modern toplumdaki rolü, kıtlık ekonomisi, gölge iş, modern
ekonomik rejimde erkek ve kadın rollerinin yeniden oluşumu gibi konular
üzerinedir. Bunlar The Right to Useful
Unemployement and Its Professional Enemies (1978), Toward a History of Needs (1978), Shadow Work (1981) ve Gender
(1982)’dır. Ayrıca 1977 tarihli Profesyonellerin İktidarı (Disabling Professions) kitabında Illich’in de bir makalesi vardır.
Daha sonraki yıllarda ilgi alanlarını biraz daha değiştiren Illich,
düşüncesinin oluşumunda önemli yere sahip Ortaçağ düşüncesinden kaynak alan farklı
kitaplara yönelmiştir. Dilbilgisinin oluşumu, metnin geçirdiği dönüşümler, yazının
düşünce oluşumunda nasıl etkili olduğu, suyun arkeolojisi ve sessizlik gibi
konular üzerine yazdığı yazılardan oluşan en son dört kitabı şunlardır: H2O and the Water of
Forgetfulness: Reflections on the Historiciy of “Stuff” (1985), ABC: The Alphabetization of the Popular Mind
(1988), In the Mirror of the Past:
Lectures and Addresses 1978-1990 (1992), In the Vineyard of the Text: A Commentary to Hugh’s Didascalion
(1993).
1990’lı yıllarda hastalanması üzerine yeni bir kitap
yazamayan Illich, David Cayley adlı Kanadalı bir radyo programcısının
kendisiyle yaptığı söyleşilerin kitaplaşması sayesinde son yıllarındaki düşüncelerini
aktarabilmiştir. Son yıllarında daha çok orantılılık konusu üzerine çalışmış,
ayrıca Philia kavramı, “corruptio optimi”, Hıristyanlığın
yozlaşması, günahın suça dönüşümü, misafirperverlik, ölüm gibi konularda
konuşmuş ve yazmıştır. David Cayley bu söyleşilerden iki kitap çıkarmıştır:
İlki Ivan Illich in Conversation 1992
tarihlidir. İkinci kitap ise Illich’in ölümünden sonra 2005’de yayımlanmıştır: The
Rivers North of the Future: The Testament of Ivan Illich.
Ivan Illich’in yakın çevresinde çok sayıda yaratıcı yazar,
araştırmacı ve akademisyen bulunmuştur. Belirli bir ideoloji ya da akademik
disiplinle sınırlı olmayan bu çevrede ilahiyatçılardan sosyal bilimcilere,
feminist araştırmacılardan ekolojistlere kadar çok farklı çevre ve ilgi
alanlarından kişiler vardır. Özellikle Bremen Üniversitesi çevresinde Pudel Circle adıyla bir araya gelen
arkadaşlarıyla birlikte ürettiği yeni düşünceler, hız, orantılılık,
bedensizleşme gibi konularda üretilen ortak yazılar önemlidir. Barbara Duden,
Sebastian Trapp, David Schwartz, Lee Hoinacki, Carl Mitcham, Marianna
Gronemayer, Mattias Rieger, Johannes Beck, Jean Robert, Wolfgang Sachs, Majid
Rahnema gibi isimler Illich’in birlikte düşündüğü ve yazdığı kişilerden, ya da
arkadaşlarından bazıları olarak sayılabilir.
Illich tamamlanmış bir düşünce sistematiği kurmamış, bir ecolé oluşturmamış, genelde kısa
risaleler, büyük ölçüde tamamlanmamış kitaplar yazmış, ortaya radikal sorular
atmış, önemli bir kesimin, bir kuşağın düşünme biçimini derinden etkilemiş bir
düşünür ve yazardır. Illich bir sosyolof, filozof ya da tarihçi değildir. Ancak
tarihsellik, onun düşünce biçiminde önemli bir yöntemdir. Ortaçağ’da kilisenin
kurumsallaştığı döneme, metnin dönüşüme uğrayışına, aydınlanma öncesi dönemin
tarih ve dünya algısına, Batı düşüncesinin özellikle kutsal metinlerdeki
kaynaklarına önem verir. Modern dünya ve endüstriyel kurumların yarattığı insan,
Illich için yozlaşmanın görüntüsüdür. Illich kaybolan bir dünyanın, artık
olmayan bir insan neslinin gecikmiş sözcüsü gibidir.
Ivan Illich 90’lı yıllarda yakalandığı ve tıp kurumunun uyguladığı
herhangi bir tedaviyi kabul etmediği kanser hastalığı nedeniyle 2 Aralık
2002’de Bremen’de ölmüştür.
Illich’in Temel
İzlekleri ve Okulsuz Toplum
Ivan Illich’in diğer endüstriyel kurumların ve bu arada okul
kurumunun çözümlemesini yaparken kullandığı temel izlekler arasında radikal
tekel, karşıt-üretkenlik, kurumsallaşmanın ve profesyonelizmin eleştirisi
önemli yer tutar. Modern toplumda oluşturulan yeni kurumlar bireyin kendisinin
ve yakınlarının hayatı üzerindeki denetimini ve söz hakkını ortadan kaldırır.
İnsanlar sorunları çözmek için kendi yeteneklerine, ya da geleneksel
toplumlarda olduğu gibi kolektif bilinçte yaşayan deneyimlere güvenmez, kurumlara
yaslanırlar. Modern endüstriyel kurumlar bütün yaşam alanlarını işgal eder ve
alternatiflerine yaşam şansı tanımaz. Modern kurumlara alternatif olabilecek
herşey zamanla bu kurumlar tarafından soğurulur ve sisteme dahil edilir.
Bir sorunu çözmek üzere oluşturulmuş gibi görünen bir
endüstriyel kurum, zamanla o sorunu büyütmeye başlar. Illich’in karşıt
üretkenlik dediği bu düşüncenin örneği okulların eğitim yetersizliğini,
hastanelerin sağlığı geliştirememesi, daha hızlı araçlarla açılan mesafelerin
asla herkes için kapanamayacak olmasıdır. Okul, hastane ya da motorlu ulaşım
toplumda eğitime, sağlık hizmetlerine ve hıza yönelik açlığı arttırır, ancak
hiçbir zaman bu hizmetlerin kıtlaşmasını ortadan kaldıramaz. Böylece bu
kurumlar yaygınlaştıkça ve tekel oluşturdukça, toplumun geniş kesimleri yoksullaşacaktır.
Okul kurumunun gerekliliğinin kayıtsız şartsız kabul edilmesi ve belirli bir
eğitim yılının devlet tarafından zorunlu tutulması okul hizmetine, ya da eğitim
kalitesi yüksek okullara ulaşamayan geniş kitleleri yoksullaştırır. Tıpkı
yolları otomobillere göre inşa edilmiş bir kentte yayaların ve bisikletlilerin
yoksullaşması gibi.
Kurumsallaşma tüm bu kurumların yarattığı bir profeyoneller
sınıfının mutlak iktidarını getirir. Öğretmenler, doktorlar ve mühendisler,
toplumda tek söz sahibi hale gelmiş, sistem kendi kendine öğrenmeyi, kendi
bedeni üzerinde denetim sahibi olmayı, geleneksel bilgileri, kendi evini
yapmayı, bu kurumlardan alınmış bir diploma, ehliyet veya izin kağıdı olmadan
yapılacak her türlü hizmet üretimini yasadışı ya da marjinal kılmıştır.
Uzmanlar ve profesyoneller bilgi üretimini de denetimleri altına almışlar,
toplumda bilgi üretimi ve deneyim birikimi sürecini ortadan kalduırmışlardır.
Üstelik profesyonellerin hakim olduğu bu tür kurumların ürettiği hizmetler
kendilerine olan talebi de kendileri yaratarak tam anlamıyla endüstriyel
nitelik taşırlar.
Okul eğitimi, hastane sağlık bakımını ticari meta haline
getirir. Bu nedenle eğitim ve sağlık hizmeti piyasaya sunulur, kar getirir ve
kıtlaşır. Bilgi bir mülkiyete ve öğrenme sahip olmaya dönüşür. Öğretme edimi
öğrenmenin önüne geçer. Sağlıklı olmak da aynı şekilde tıbbi sistemin ürettiği
standartlara sahip olmakla tanımlanmaya başlar. Bu standartlara sahip olmak
için alınması gereken sağlık hizmeti de kıttır, herkes tarafından elde
edilemez.
Karşıt üretkenlik ilkesinin işaret ettiği gibi kurumsallaşma
belirli bir eşiği aştığı zaman başlangıçta yarar sağlayan bir süreç amaının
tersini yaratmaya başlar ve karşıt üretken olur. Örneğin belirgin bir hız
aşıldığı zaman motolu ulaşımın yarattığı mesafe, o mesafeyi motorlu taşıtların
kapatmasını imkansız kılacak kadar açar. Böylece bir kişi bir başkasını
yavaşlamaya zorlamadıkça hızlanamaz, ya da bir kişi bir başkasını kaybetmeye
zorlamadıkça zaman kazanamaz hale gelir. Aynı durum okul için de geçerlidir.
Eğitimin zorunlu olduğu yerlerde çoğunluk eğitimsiz kalmaya zorlanmadığı sürece
bir azınlık iyi eğitim alamaz. Ancak iyi eğitim alamayan çoğunluk da eğitimi
mutlaklaştırarak ve talep ederek yoksullaşmaya mahkumdur.
Radikal tekel kavramı da bir kurumun doğal yeterliliği saf
dışı ettiği yerde ortaya çıkan bir durumdur. Radikal tekel oluşturan bir kurum
belirli bir mal ya da hizmetin tüketimini herkes için zorunlu kılar, ancak
büyük kurumların üretebileceği bu standart ürünler zorla uygulanan bir
toplumsal denetim doğurur. Doğumdan cenazeye kadar yaşamın bütünüyle
profesyonellere teslim edildiği endüstriyel sistemde oluşan ve kullanım
değerini bütünüyle marjinalize eden radikal tekeller insanların geçmişten gelen
iyileştirme, teselli etme, yas tutma, hareket etme, öğrenme, üretme, ölülerini
gömme yeteneklerini köreltir. En basit anlatımıyla eğlenme yeteneği bile
körelir, Illich’in bir söyleşisinde söylediği gibi “okullar sadece televizyon
izleyicisi üretir.”
Bütün bu düşünce biçimi kaçınılmaz bir şekilde kalkınmanın,
yoksullukla mücadele söyleminin ve ihtiyaç kavramının eleştirisini beraberinde
getirir. Illich ve birlikte çalıştığı kimi yazarlar kalkınmanın eleştirisi
yoluyla ilk kez sistemli bir şekilde endüstriyalist olmayan bir ekonomik model
geliştirmeye çalışmış, bir anlamda da yeşil politikanın yolunu açan bir teori
oluşturmuşlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder