Bu röportaj, 14 Aralık 2008'de Radikal'de yayımlanmıştır (Ömür Şahin - Radikal)
Polonya’nın Poznan kentinde 2 Aralık’ta başlayan BM İklim Değişikliği Konferansı önceki gün sona erdi. Konferans süresince salonlarda iklim değişikliğini durdurmanın çareleri tartışılıp dünyanın geldiği durum masaya yatırılırken 2009 ortak çalışma takvimi belirlendi ve iklim değişikliğinden etkilenen yoksul ülkeler için fon oluşturulmasına karar verildi. En çarpıcı haberler sokaklarda seslerini yükselten çevre aktivistlerine dairdi, aralarında Türkiye’den katılanlar da vardı. Onlardan biri de halk sağlığı uzmanı olan Yeşiller Partisi eşsözcüsü ve Küresel Eylem Grubu aktivisti Dr. Ümit Şahin’di.
Şahin, Türkiye’deki aktivistlere her gün e-postalarla ulaşıp Poznan’daki gösterileri anlatıyordu: “Bugün küresel eylem günü yürüyüşü vardı. Katılım 2-3 bin kişi kadardı. Katılımcıların çoğu hazırlıklıydı. Bayraklar, pankart ve dövizler, yüzünü boyayanlar, palyaçolar, kutup ayısı ve penguen kostümü giyenler, yeşil balonlar, gökkuşağı şemsiyeler, perküsyon takımı, koşup zıplayanlar...”
Palyaçoların ciddiyeti
Şahin’in günlüğünde büyük bir eğlencenin parçasıymış gibi görünen bu aktivistler, ellerinde ‘Ben iklim konusunda çok ciddiyim!’ yazılı pankartlar taşıyorlardı. Palyaço makyajlı eylemcilerin ciddiyetini Şahin şöyle anlatıyor: “Küresel ısınma; susuzluk, kuraklık, gıda krizi, açlık, tayfu ve sellerin artması gibi ciddi etkilerini bütün dünyada gösteriyor. Buna ciddi bir adaletsizlik eşlik ediyor. İklim değişikliğinden en fazla etkilenenler, ona en az katkıda bulunan yoksullar. İklim mültecileri artıyor, bazı ada ülkeleri boşaltılıyor. Bilim çevreleri atmosferdeki karbondioksit artışının durdurulamaması ve buzulların beklenmedik bir hızla erimesi nedeniyle, önümüzdeki 10-20 yıl içinde bu sorunların çok daha ağırlaşacağını söylüyor, küresel ısınmayı durdurmak için hızla çok radikal önlemler alınması gerekliliğinin altını çiziyorlar. Bu da karbondiksit salınımına neden olan kömür, petrol gibi fosil yakıtların kullanımını hızla azaltmak anlamına geliyor. Üzerinde birleşilen hedef, tüm dünyada karbondioksit emisyonlarının 2050’ye kadar yüzde 80-90 azaltılması gerektiği.”
Bu nedenlerle Poznan’la birlikte tüm dünyada harekete geçen çevreciler, geniş haberleşme ve örgütlenme ağlarıyla çalışarak sorunun hükümetlerin gündemine oturmasını sağlıyorlar. Bu örgütlenme süreci hakkında Şahin, “Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerde aktivistler 2005’ten bu yana küresel eylem günleri düzenliyorlar. Bu eylemler daha çok uluslararası iklim zirveleri sırasında yapılıyor. Geçen yıldan bu yana bütün dünyada pek çok genç sivil toplum hareketi doğdu. Bugün Poznan’da ve gelecek yıl Kopenhag’da hükümetleri bir şekilde harekete geçmeye zorlayan şey, tabandan gelen bu baskı” diyor.
Poznan’da konferans salonları dışındaki aktivistlerin, salonun içindeki konuşmacılara “Daha ciddi işlerle uğraşın!” diye haykırdıklarını anlatıyor Şahin. Bu isyanın nedeni, konferansta yapılan çalışmalardan tatmin olmamaları ve daha net çözümler beklemeleri. Şahin de, “Bu konferans beklentilerimizi karşılamıyor” diyor, “İsveç, Danimarka gibi tek tek bazı ülkelerin verdikleri taahhütler dışında, ülkelerin üzerinde ortaklaşa anlaştığı bir emisyon indirim taahhüdü yok ortada.”
Şahin’in anlattıklarına göre, çevreciler Poznan’daki kapalı grup toplantıları dışındaki toplantılara dinleyici olarak katılabildiler. Bakanların katıldığı yüksek düzeydeki toplantılar dışındakilerdeyse soru sorabildiler. Greenpeace, Oxfam, Climate Action Network (CAN-İklim Hareketi Ağı) gibi sivil toplum örgütlerinin de düzenlediği çok sayıda toplantı yapıldı. Bu toplantılar sayesinde çevre hareketinin görüşleri de kamuoyuna yansıtıldı.
‘Türkiye görünmez durumdaydı’
Türkiyeli aktivistler Poznan’da çözümün bir parçası olmaya çalışırken, Türkiye henüz Kyoto Protokolü’nü imzalamadı. Ancak geçen haziranda Kyoto’yu imzalama yönünde adım atabileceklerini söyleyen Çevre ve Orman Bakanlığı, konferansa bir uzman heyeti gönderdi. Konferansın son günü de Bakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Hasan Sarıkaya konuşma yaptı.
Konuşmayı dinleyen Şahin, müsteşarın Kyoto sözleşmesinin Meclis’ten geçeceğini, önümüzdeki yıl Kopenhag’da yapılacak toplantıyla birlikte sürece dahil olunacağını ve bu konuda Hırvatistan’la birlikte hareket etmek istediklerini belirttiğini aktarıyor. Ancak Şahin, “Türkiye’nin Kyoto’yu çoktan imzalaması gerekirdi. Türkiye’nin ABD ile birlikte halen Kyoto sürecinin dışında kalan iki Batı ülkesinden biri olması ve Poznan’a Çevre Bakanı’nı göndermeyen, müsteşar düzeyinde temsil edilen tek Avrupa ülkesi olması skandal. Türkiye, bu zirvede görünmez durumdaydı. Ne bir standı, ne bir odası, ne bir broşürü, ne de yüzlerce toplantı içinde, müsteşarın resmi konuşması dışında tek bir konuşmacısı vardı. Poznan’da bir kez daha Türkiye’nin uluslararası iklim politikalarından hâlâ kaçmakta olduğu görüldü. Bu, Türkiye için utanç verici” diyor.
Poznan’da en çok konuşulan konulardan biriyse başkanlığı Barack Obama’nın seçilmesiyle birlikte ABD’nin çevre sorunlarına bakışının değişeceği umudu olmuş. Şahin bunu destekleyerek, “Poznan’da en fazla heyecan yaratan şey, ABD’nin en sonunda Obama’yla birlikte iklim konusundaki inkârcı tavrını ve görüşmeleri bloke eden tutumunu terk edecek olması. Obama henüz göreve başlamadığından bu durum henüz Poznan’a yansımadı ancak hava seneye Kopenhag’da durumun çok farklı olacağı ve Obama’nın bütün iklim politikalarını değiştireceği yönündeydi” diye anlatıyor.
Polonya’nın Poznan kentinde 2 Aralık’ta başlayan BM İklim Değişikliği Konferansı önceki gün sona erdi. Konferans süresince salonlarda iklim değişikliğini durdurmanın çareleri tartışılıp dünyanın geldiği durum masaya yatırılırken 2009 ortak çalışma takvimi belirlendi ve iklim değişikliğinden etkilenen yoksul ülkeler için fon oluşturulmasına karar verildi. En çarpıcı haberler sokaklarda seslerini yükselten çevre aktivistlerine dairdi, aralarında Türkiye’den katılanlar da vardı. Onlardan biri de halk sağlığı uzmanı olan Yeşiller Partisi eşsözcüsü ve Küresel Eylem Grubu aktivisti Dr. Ümit Şahin’di.
Şahin, Türkiye’deki aktivistlere her gün e-postalarla ulaşıp Poznan’daki gösterileri anlatıyordu: “Bugün küresel eylem günü yürüyüşü vardı. Katılım 2-3 bin kişi kadardı. Katılımcıların çoğu hazırlıklıydı. Bayraklar, pankart ve dövizler, yüzünü boyayanlar, palyaçolar, kutup ayısı ve penguen kostümü giyenler, yeşil balonlar, gökkuşağı şemsiyeler, perküsyon takımı, koşup zıplayanlar...”
Palyaçoların ciddiyeti
Şahin’in günlüğünde büyük bir eğlencenin parçasıymış gibi görünen bu aktivistler, ellerinde ‘Ben iklim konusunda çok ciddiyim!’ yazılı pankartlar taşıyorlardı. Palyaço makyajlı eylemcilerin ciddiyetini Şahin şöyle anlatıyor: “Küresel ısınma; susuzluk, kuraklık, gıda krizi, açlık, tayfu ve sellerin artması gibi ciddi etkilerini bütün dünyada gösteriyor. Buna ciddi bir adaletsizlik eşlik ediyor. İklim değişikliğinden en fazla etkilenenler, ona en az katkıda bulunan yoksullar. İklim mültecileri artıyor, bazı ada ülkeleri boşaltılıyor. Bilim çevreleri atmosferdeki karbondioksit artışının durdurulamaması ve buzulların beklenmedik bir hızla erimesi nedeniyle, önümüzdeki 10-20 yıl içinde bu sorunların çok daha ağırlaşacağını söylüyor, küresel ısınmayı durdurmak için hızla çok radikal önlemler alınması gerekliliğinin altını çiziyorlar. Bu da karbondiksit salınımına neden olan kömür, petrol gibi fosil yakıtların kullanımını hızla azaltmak anlamına geliyor. Üzerinde birleşilen hedef, tüm dünyada karbondioksit emisyonlarının 2050’ye kadar yüzde 80-90 azaltılması gerektiği.”
Bu nedenlerle Poznan’la birlikte tüm dünyada harekete geçen çevreciler, geniş haberleşme ve örgütlenme ağlarıyla çalışarak sorunun hükümetlerin gündemine oturmasını sağlıyorlar. Bu örgütlenme süreci hakkında Şahin, “Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerde aktivistler 2005’ten bu yana küresel eylem günleri düzenliyorlar. Bu eylemler daha çok uluslararası iklim zirveleri sırasında yapılıyor. Geçen yıldan bu yana bütün dünyada pek çok genç sivil toplum hareketi doğdu. Bugün Poznan’da ve gelecek yıl Kopenhag’da hükümetleri bir şekilde harekete geçmeye zorlayan şey, tabandan gelen bu baskı” diyor.
Poznan’da konferans salonları dışındaki aktivistlerin, salonun içindeki konuşmacılara “Daha ciddi işlerle uğraşın!” diye haykırdıklarını anlatıyor Şahin. Bu isyanın nedeni, konferansta yapılan çalışmalardan tatmin olmamaları ve daha net çözümler beklemeleri. Şahin de, “Bu konferans beklentilerimizi karşılamıyor” diyor, “İsveç, Danimarka gibi tek tek bazı ülkelerin verdikleri taahhütler dışında, ülkelerin üzerinde ortaklaşa anlaştığı bir emisyon indirim taahhüdü yok ortada.”
Şahin’in anlattıklarına göre, çevreciler Poznan’daki kapalı grup toplantıları dışındaki toplantılara dinleyici olarak katılabildiler. Bakanların katıldığı yüksek düzeydeki toplantılar dışındakilerdeyse soru sorabildiler. Greenpeace, Oxfam, Climate Action Network (CAN-İklim Hareketi Ağı) gibi sivil toplum örgütlerinin de düzenlediği çok sayıda toplantı yapıldı. Bu toplantılar sayesinde çevre hareketinin görüşleri de kamuoyuna yansıtıldı.
‘Türkiye görünmez durumdaydı’
Türkiyeli aktivistler Poznan’da çözümün bir parçası olmaya çalışırken, Türkiye henüz Kyoto Protokolü’nü imzalamadı. Ancak geçen haziranda Kyoto’yu imzalama yönünde adım atabileceklerini söyleyen Çevre ve Orman Bakanlığı, konferansa bir uzman heyeti gönderdi. Konferansın son günü de Bakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Hasan Sarıkaya konuşma yaptı.
Konuşmayı dinleyen Şahin, müsteşarın Kyoto sözleşmesinin Meclis’ten geçeceğini, önümüzdeki yıl Kopenhag’da yapılacak toplantıyla birlikte sürece dahil olunacağını ve bu konuda Hırvatistan’la birlikte hareket etmek istediklerini belirttiğini aktarıyor. Ancak Şahin, “Türkiye’nin Kyoto’yu çoktan imzalaması gerekirdi. Türkiye’nin ABD ile birlikte halen Kyoto sürecinin dışında kalan iki Batı ülkesinden biri olması ve Poznan’a Çevre Bakanı’nı göndermeyen, müsteşar düzeyinde temsil edilen tek Avrupa ülkesi olması skandal. Türkiye, bu zirvede görünmez durumdaydı. Ne bir standı, ne bir odası, ne bir broşürü, ne de yüzlerce toplantı içinde, müsteşarın resmi konuşması dışında tek bir konuşmacısı vardı. Poznan’da bir kez daha Türkiye’nin uluslararası iklim politikalarından hâlâ kaçmakta olduğu görüldü. Bu, Türkiye için utanç verici” diyor.
Poznan’da en çok konuşulan konulardan biriyse başkanlığı Barack Obama’nın seçilmesiyle birlikte ABD’nin çevre sorunlarına bakışının değişeceği umudu olmuş. Şahin bunu destekleyerek, “Poznan’da en fazla heyecan yaratan şey, ABD’nin en sonunda Obama’yla birlikte iklim konusundaki inkârcı tavrını ve görüşmeleri bloke eden tutumunu terk edecek olması. Obama henüz göreve başlamadığından bu durum henüz Poznan’a yansımadı ancak hava seneye Kopenhag’da durumun çok farklı olacağı ve Obama’nın bütün iklim politikalarını değiştireceği yönündeydi” diye anlatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder