Bugün dünyanın üzerinde bir hayalet dolaşıyor - Aktivizm hayaleti.
Yirminci yüzyıl küresel kapitalizmin kurumlarına karşı küresel hareketin güçlendiği büyük eylemlerle kapandı.
Küresel aktivizm geçtiğimiz on yılda Seattle'dan Kopenhag'a kadar sokakları doldurarak, yaratıcı kampanyalar örgütleyerek, dünyanın dört bir köşesinde aynı anda harekete geçmeyi başararak yeni bir mücadele biçimi yarattı. Küresel eylem günlerinden sosyal forumlara, internet üzerindeki yeni örgütlenme biçimlerinden herkesin katılımına açık hareketli yapılara kadar farklı alanlara ve özelliklere sahip yeni bir aktivizm doğdu.
Bugün bu küresel aktivizme katılarak onu büyütmekle, ekolojik ve sosyal krizin daha da derinleşip hepimizi mutlak bir yıkıma sürüklediği bir geleceği kabullenmek arasında nihai bir seçimle karşı karşıyayız.
Küresel yıkımların yaşandığı bugünün dünyasında mücadele de sorunlar gibi sınır tanımıyor. Çoğu ekolojik sorun yerelde yaşanıyor. Termik santrallar, barajlar, HES'ler, kirletici sanayiler, madenler, orman yangınları, yok edililen tarım alanları, kuruyan göller, yaşanmaz hale gelen kentler o yerelde yaşayan insanların hayatına ve geleceğine zarar veriyor.
Bu sorunların nedenleri ve bunlara karşı verilen mücadele ise küresel düzeyde. Yani bugün yerelle küresel arasında bir ulusal hareket alanı bulunmuyor. Artık ulusal sınırlar içinde mücadele de, çözüm de mümkün değil. Irkçılığa, milliyetçiliğe ve ayrımcılığa karşı verdiğimiz mücadele bu yüzden de küresel ısınmaya ve gezegenin yıkımına karşı verdiğimiz mücadeleden ayrılamaz.
Küresel ısınmanın, nükleer tehlikenin, ekolojik krizin, savaşların ve işgallerin, sosyal eşitsizliklerin, mülteci akınının ve yayılan şiddetin ortak bir nedeni var: Dünyanın sınırlarını çoktan aşmamıza sebep olan büyüme ve ilerleme saplantısını sürdüren, kendi krizlerini yıkıcı tüketimi körükleyerek aşmaya çalışan ve dünyayı ya da insanları değil, sadece şirket kârlarıyla özel çıkarları kollayan küresel kapitalist sistem.
Şirketlerin güdümündeki politikacılarla bürokratların ve doğrudan şirketler için çalışan lobicilerin denetimindeki bu sistem demokrasi açığını da büyütüyor. Halkın karar süreçlerinden uzak tutulduğu, medya manipülasyonuyla gerçeklerin insanlardan gizlendiği bu sistem demokrasi eksiğini derinleştiriyor.
Gerçekler gizlenip, yapay gündemler dayatılırken, sistemi ayakta tutmak için en yalın bilimsel gerçeklere karşı kuşku yaratılmaya, çözümün basitliği gözlerden gizlenmeye çalışılıyor. Oysa gerçekler çok açık.
Küresel ısınmanın durdurulması için sera gazlarının salımını azaltmak, bunun için de kömür, petrol gibi fosil yakıtlardan hızla uzaklaşmak, enerji tüketimini azaltmak, motorlu ulaşımı, uçakla seyahatleri ve mantıksız bir mal dolaşımına neden olan küresel ticareti sınırlamak gerekiyor.
Nükleer enerjinin nükleer silahlanmayla, tüketim toplumuyla ve merkezi denetimle olan bağını kavramak hayati öneme sahip. Yeni Çernobilleri önlemek ve gelecek kuşaklara yüz binlerce yıl radyasyon yayan nükleer atıklar bırakmamak için nükleer teknolojiye karşı çıkmamız, yenilenebilir enerjiye dayalı sürdürülebilir bir ekonomik sistemin önünü açmamız gerekiyor.
Ekolojik yıkımı önlemek için doğaya saygılı bir yaşam biçimine geçmemiz, paranın değil tüm canlıların ve insanın yaşam haklarının ön planda olduğu bir sistem için mücadele etmemiz ve henüz canlılığını ve çeşitliliğini sürdürebilen doğal yaşam alanlarını her ne pahasına olursa olsun korumamız gerekiyor.
Savaşın ve şiddetin olmadığı bir dünya için yalnız insan haklarına ve barışın diline saygılı politik çözümler için mücadele etmek artık yetmiyor. Günümüzde savaşların, şiddetin ve soykırımların en önemli gerekçesi olan petrole olan bağımlılıktan uzaklaşmak, küresel ısınmayı ve kuraklığı durdurmak, suyun, temiz havanın ve toprağın tüm canlıların ortak zenginliği olduğunu kavramak gerekiyor.
Sosyal eşitsizliklerin ve ekolojik yıkımın, doğanın ve insanın sömürüsünün, kadınlara ve farklı kimliklere yönelik ayrımcılığın, savaşların ve küresel ısınmanın aynı zincirin halkaları olduğunu kavramak, alternatifi olmadığına inandırılmaya çalıştıkları bu sistemi bizim, insanların, halkların gücünden başka hiçbir gücün değiştiremeyeceğini anlamak zorundayız.
Başka bir dünya sadece bizim ortak aklımız ve ortak eylemimizle mümkün.
Başka bir dünya küresel aktivizmi büyütmemiz ve her yere yaymamızla mümkün.
Başka bir dünya istiyoruz. Ve onu kendi ellerimizle kuracağız.
Sadece insanlığı değil, üzerinde yaşadığımız gezegeni ve kader ortağımız olan canlıları da kaybediyoruz.
Kazancağımız şey ise yeni bir dünyadır.
Küresel Eylem Grubu
NOT: Küresel Eylem Grubu'nu tanımlaytan ilkeler olan ve web sitesinde yer alan bu manifesto metnini 2009 yılı sonunda ben kaleme almıştım.
Yirminci yüzyıl küresel kapitalizmin kurumlarına karşı küresel hareketin güçlendiği büyük eylemlerle kapandı.
Küresel aktivizm geçtiğimiz on yılda Seattle'dan Kopenhag'a kadar sokakları doldurarak, yaratıcı kampanyalar örgütleyerek, dünyanın dört bir köşesinde aynı anda harekete geçmeyi başararak yeni bir mücadele biçimi yarattı. Küresel eylem günlerinden sosyal forumlara, internet üzerindeki yeni örgütlenme biçimlerinden herkesin katılımına açık hareketli yapılara kadar farklı alanlara ve özelliklere sahip yeni bir aktivizm doğdu.
Bugün bu küresel aktivizme katılarak onu büyütmekle, ekolojik ve sosyal krizin daha da derinleşip hepimizi mutlak bir yıkıma sürüklediği bir geleceği kabullenmek arasında nihai bir seçimle karşı karşıyayız.
Küresel yıkımların yaşandığı bugünün dünyasında mücadele de sorunlar gibi sınır tanımıyor. Çoğu ekolojik sorun yerelde yaşanıyor. Termik santrallar, barajlar, HES'ler, kirletici sanayiler, madenler, orman yangınları, yok edililen tarım alanları, kuruyan göller, yaşanmaz hale gelen kentler o yerelde yaşayan insanların hayatına ve geleceğine zarar veriyor.
Bu sorunların nedenleri ve bunlara karşı verilen mücadele ise küresel düzeyde. Yani bugün yerelle küresel arasında bir ulusal hareket alanı bulunmuyor. Artık ulusal sınırlar içinde mücadele de, çözüm de mümkün değil. Irkçılığa, milliyetçiliğe ve ayrımcılığa karşı verdiğimiz mücadele bu yüzden de küresel ısınmaya ve gezegenin yıkımına karşı verdiğimiz mücadeleden ayrılamaz.
Küresel ısınmanın, nükleer tehlikenin, ekolojik krizin, savaşların ve işgallerin, sosyal eşitsizliklerin, mülteci akınının ve yayılan şiddetin ortak bir nedeni var: Dünyanın sınırlarını çoktan aşmamıza sebep olan büyüme ve ilerleme saplantısını sürdüren, kendi krizlerini yıkıcı tüketimi körükleyerek aşmaya çalışan ve dünyayı ya da insanları değil, sadece şirket kârlarıyla özel çıkarları kollayan küresel kapitalist sistem.
Şirketlerin güdümündeki politikacılarla bürokratların ve doğrudan şirketler için çalışan lobicilerin denetimindeki bu sistem demokrasi açığını da büyütüyor. Halkın karar süreçlerinden uzak tutulduğu, medya manipülasyonuyla gerçeklerin insanlardan gizlendiği bu sistem demokrasi eksiğini derinleştiriyor.
Gerçekler gizlenip, yapay gündemler dayatılırken, sistemi ayakta tutmak için en yalın bilimsel gerçeklere karşı kuşku yaratılmaya, çözümün basitliği gözlerden gizlenmeye çalışılıyor. Oysa gerçekler çok açık.
Küresel ısınmanın durdurulması için sera gazlarının salımını azaltmak, bunun için de kömür, petrol gibi fosil yakıtlardan hızla uzaklaşmak, enerji tüketimini azaltmak, motorlu ulaşımı, uçakla seyahatleri ve mantıksız bir mal dolaşımına neden olan küresel ticareti sınırlamak gerekiyor.
Nükleer enerjinin nükleer silahlanmayla, tüketim toplumuyla ve merkezi denetimle olan bağını kavramak hayati öneme sahip. Yeni Çernobilleri önlemek ve gelecek kuşaklara yüz binlerce yıl radyasyon yayan nükleer atıklar bırakmamak için nükleer teknolojiye karşı çıkmamız, yenilenebilir enerjiye dayalı sürdürülebilir bir ekonomik sistemin önünü açmamız gerekiyor.
Ekolojik yıkımı önlemek için doğaya saygılı bir yaşam biçimine geçmemiz, paranın değil tüm canlıların ve insanın yaşam haklarının ön planda olduğu bir sistem için mücadele etmemiz ve henüz canlılığını ve çeşitliliğini sürdürebilen doğal yaşam alanlarını her ne pahasına olursa olsun korumamız gerekiyor.
Savaşın ve şiddetin olmadığı bir dünya için yalnız insan haklarına ve barışın diline saygılı politik çözümler için mücadele etmek artık yetmiyor. Günümüzde savaşların, şiddetin ve soykırımların en önemli gerekçesi olan petrole olan bağımlılıktan uzaklaşmak, küresel ısınmayı ve kuraklığı durdurmak, suyun, temiz havanın ve toprağın tüm canlıların ortak zenginliği olduğunu kavramak gerekiyor.
Sosyal eşitsizliklerin ve ekolojik yıkımın, doğanın ve insanın sömürüsünün, kadınlara ve farklı kimliklere yönelik ayrımcılığın, savaşların ve küresel ısınmanın aynı zincirin halkaları olduğunu kavramak, alternatifi olmadığına inandırılmaya çalıştıkları bu sistemi bizim, insanların, halkların gücünden başka hiçbir gücün değiştiremeyeceğini anlamak zorundayız.
Başka bir dünya sadece bizim ortak aklımız ve ortak eylemimizle mümkün.
Başka bir dünya küresel aktivizmi büyütmemiz ve her yere yaymamızla mümkün.
Başka bir dünya istiyoruz. Ve onu kendi ellerimizle kuracağız.
Sadece insanlığı değil, üzerinde yaşadığımız gezegeni ve kader ortağımız olan canlıları da kaybediyoruz.
Kazancağımız şey ise yeni bir dünyadır.
Küresel Eylem Grubu
NOT: Küresel Eylem Grubu'nu tanımlaytan ilkeler olan ve web sitesinde yer alan bu manifesto metnini 2009 yılı sonunda ben kaleme almıştım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder